“Nerede o eski bayramlar?”
Bayram geldi. Belki herkesin evinde ayrı bir telaş, sokaklarda ayrı bir hareketlilik var. Ama kalbin bir köşesinde tanımlanması zor bir boşluk hissediliyor.
Birçoğumuzun dudaklarından aynı cümle dökülüyor:
“Nerede o eski bayramlar?”
Gerçekten bayramların mı tadı kaçtı?
Yoksa bayram dediğimiz şey; artık aramızda olmayan yüzlerle, seslerle, anılarla mı güzeldi?
Belki de o bayramlara anlam katan bazı insanlar vardı.
O sabah kalktığımızda evde duyduğumuz bir ses…
Gittiğimiz ilk kapıdaki sıcak bir tebessüm…
Yolda yürürken elinden tuttuğumuz biri…
Şimdi onlar yok. Ya da biz artık o eski biz değiliz.
En çok da çocukluk gelir akla.
Yeni ayakkabılarla adım atılan topraklı sokaklar, heyecanla tutulan şeker torbaları, cebimizde sımsıkı tuttuğumuz bozuk paralar… Her şey daha masum, daha içtendi. Belki bayramlar da değil, biz büyüdük. O yüzden küçülen mutluluklarımızı “eski bayramlar” diye adlandırıyoruz.
Zaman geçiyor. Bayramlar her yıl geliyor. Ama eksilenler oluyor. Kahvaltıda bir minder boş kalıyor sofrada.
Bir ses eksik oluyor kapıdan içeri girerken.
Bir el tutulamıyor artık.
Ama bayramların hâlâ bir gücü var:
Hatırlatmak.
Düşündürmek.
Yakınlaştırmak.
Bu bayram da vesile olsun.
Unuttuklarımızı hatırlayalım.
Uzakta kalanlara bir selam gönderelim.
Yakınımızdakilere biraz daha yaklaşıp kıymet bilelim.
Çünkü bayram sadece bir gelenek değil; bir zaman aynasıdır.
Kimi zaman geçmişe, kimi zaman içimize bakarız.
Ve en çok da, kimleri ne kadar özlediğimizi fark ederiz.
Saygılarımla…