Geçtiğimiz hafta yerli malı haftasını kutladık ülke olarak. Okullarımızda sergiler açıldı yine bizim çocukluğumuzda olduğu gibi. Yerli malı sebzeler, meyveler, baklagiller sergilendi masalarda çeşit çeşit. Çünkü ezelden beri yerli malı denince tarımsal ürünler canlanıyor zihnimizde.
"Tarım ülkesiyiz" diye bir gerçekliğimiz vardı bizim. Vardı diyorum çünkü artık değiliz.
2023 yılı resmi verilerine göre en çok ithal ettiğimiz ilk on ürün grubunda buğday, pamuk, bitkisel yağ (ayçiçeği yağı), hayvan yemi (saman) gibi ürünler çarpıyor gözümüze. Hele ki yıllardır savaş halinde olan iki ülkeden, Rusya ve Ukrayna'dan buğday, arpa, dane mısır ithalatı acı bir gerçeği yüzümüze çarpıyor. Düşünsenize; yerli malı haftası yapıyorsunuz ama buğday ithal, arpa ithal, mısır ithal, pamuk ithal, şeker ithal, mercimek ithal, baklagil ithal, sebze-meyve ithal. Temel besin maddelerimizden olan "et" ithal.
Dönem dönem bazı sebze-meyve ürün gruplarında ithalat için kota açıyoruz patates, yumurta, kuru fasulye, şeker, canlı hayvan vb. ürünlerde. İyi de ama neden ithal ediyoruz.? Ne oldu da kendi kendine yetebilen tarım ülkesi olan Türkiye tarım, gıda ve hayvancılık ürünlerini ithal eder oldu? 780 bin kilometre kare toprağı olan ülkemizde tarıma elverişli alan mı kalmadı.?
Bu sorunun cevabı 2012 yılına götürüyor bizi. Neden 2012 yılı.? Çünkü; 2012 yılında köyler mahalle statüsüne geçirildi, verimli köy arazileri imara açılarak satışının önü açıldı. Üzerine; kapatılmış olan köy enstitüleri, artan maliyet girdileri, eğitime ulaşmakta yaşanan sıkıntılar, uygulanan yanlış tarım politikaları ne yazık ki çiftçiyi üretimden uzaklaştırdı ve köylerden kente göç etmeye zorladı. Üretim için köylerinde kalan çiftçiler ise başta elektrik ve su olmak üzere, artan mazot fiyatlarıyla beraber ürettikleri ürünler için hak ettikleri değeri alamamaya başladı. Haliyle borçlanma ve haciz olayları kaçınılmaz oldu.
Ürettiği ürünler yurt içinde para etmeyince üreticiler ihracata odaklanmaya, ürünlerini yurtdışı pazarlara açmaya başladılar. İhracatla birlikte ürün elde eden, tohumlara erişen bazı ülkeler üretime yönelmeye başladı. Bugün Kanada'dan mercimek ithal ediyoruz, baktığınızda tohumlar Antep'ten alınmış. Taa Brezilya'dan tütün ithal ediyoruz Adıyaman tütünümüz varken. Rusya'ya domates ve narenciye ihraç ediyoruz ama vatandaşımız aynı kalitede domates tüketemiyor. Tokat'tan Avrupa'ya kiraz ihraç ediliyor ama aynı kiraza halk erişemiyor. Malatya'dan dünya pazarına kayısı gidiyor yine vatandaş kayısı tüketemiyor. Artan hayat pahalılığına paralel gündelik veya mevsimlik işçi maliyetleri de pamuk, çay, fındık gibi ürünlerde üreticiyi zorlayınca fındık dalında, çay yaprakları yamaçlarda çürümeye terk ediliyor. Zeytinliklerde de durum aynı ne yazık ki. Bugün İtalya'nın zeytine, Avustralya'nın fındığa yaptığı yatırımla yakında zeytin ve fındık ithal edersek şaşırmayın.
Merhum Başbakanlardan Prof.Dr.Necmettin Erbakan'ın bir sözü geldi aklıma, "Türkiye'nin elindeki fındık Siyonist İsrail'in elinde olsaydı eczaneden taneyle ilaç olarak alırdınız." Yapmayın beyler, tarıma ve hayvancılığa gereken önemi ne zaman vereceksiniz.?
Tarım bu haldeyken hayvancılık ne durumda diye soracak olursanız; geçtiğimiz günlerde Sn.Cumhurbaşkanımız "et ithal edilmesi için talimat verdim.." diyor. Öyle yurt dışından et ithal ederek et ihtiyacı giderilmez. Durumun vehametinin hala farkında değilsiniz. Gidin zincir marketlere bakın; bütün ayçiçeği yağı markalarında ve dahi Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yağında bile "ithal girdi kullanılarak imal edilmiştir.." yazar. Yapmayın, farkına varın artık. Hizmet teknelerine, yolcu motorlarına, turizm teknelerine vergisiz mazot vereceğinize; çiftçinin üretimde kullandığı mazotun vergisini kaldırın. Hayvancılığı teşvik edin, maliyet girdilerini azaltın.
Öyle şeker fabrikalarını kapatarak Amerikan Cargill şirketinin nişasta bazlı şeker ürettiği fabrikalarına vergi muafiyetleri, teşvikler değil; yerli, milli, milletin efendisi olan üretici köylülere, çiftçilere teşvikler ve muafiyetler verin. Yoksa bu milleti boğazından dışa bağımlı hale getireceksiniz; farkında değilsiniz.