ÖRTÜ VE TEŞHİR: KISITLAMA MI? ÖZGÜRLÜK MÜ? 

Yayınlama: 10.07.2025
A+
A-

Havaların ısınmasıyla birlikte canlanan sokak, sahil ve tatil beldeleri sanki farklı kültür ve inançlara sahip insanlarla dolu farklı giyim veya teşhir örnekleri sunmaktadır. Tam örtülü, yarı örtülü, başı açık, çıplak ve bedeni teşhir edenler… Bu durum, zaman zaman kafa karışıklıklarına, tartışmalara ve hatta yer yer kavgalara sebep olabilmektedir.    Kimisine göre örtü, bir kısıtlama ve hatta köleliğe varan bir baskı unsuru iken bedeni teşhir, gösteriş ise özgürlüğün alameti anlamına gelmektedir. Kimilerine göre ise durum, bunun tersidir. O halde İnanç, fıtrat ve insani değerler açısından konu nasıl değerlendirilmelidir.

İslam’da örtünme Allah’ın emri ve fıtrî (insanın yaratılışında var olan) bir olgudur. Örtünme, bir kısıtlama değil; saygınlık, korunma ve ahlakî duruş göstergesidir. Böylece Kur’an ve sünnetin rehberliğinde bireyler hem kendilerini hem de toplumu daha temiz ve huzurlu kılma sorumluluğunu taşırlar. Zira İslam, insanın hem iç dünyasını hem de dış davranışlarını kuşatan bir hayat nizamıdır. Bu nizamda ahlak, hayâ, edep ve mahremiyet gibi kavramlar son derece önemli bir yer tutar. Örtünme de bu çerçevede değerlendirilen, bireyin kendisine ve toplumuna karşı olan sorumluluğunun bir tezahürüdür.

Teşhir ise bir kimsenin kendi bedenini, süsünü, malını veya özel hayatını, toplum içinde dikkat çekecek şekilde sergilemesidir. Günümüzde özellikle sosyal medya, moda ve reklam kültürü aracılığıyla teşhir bir “norm” hâline gelmiş, aynı zamanda kadının erkeği, erkeğin de kadını tacizi halini almıştır. Başkalarını yok sayarak ben özgürüm, istediğim gibi giyinirim gibi söylemler, teşhiri haklı ve onurlu bir davranış kılmaya yetmez. Zira içinde yaşanılan toplumda cinsellik ve cinsel arzuların harekete geçirilmesi ve tahriki anlamına gelen bedenin en güzel yerlerini sergilemek (kadın erkek fark etmez) karşıdakini ister istemez etkilemekte ve hatta yanlış davranış ve sonuçlara yol açabilmektedir. Özgür olmak başkalarını tahrik etme, toplumu yozlaştırma ve onun değerlerini hiçe sayma hakkı vermez.

İslam, örtünmeyi bir şekil meselesinden öte, derin bir ahlaki bilinç olarak tanımlar. Bu bağlamda teşhir, yani kişinin bedenini sergilemesi, ya da dikkat çekici şekilde öne çıkarması, bu ahlaki bilincin zıddı olarak değerlendirilir. Bu tür davranışlar bazen aşağılık psikolojisi ve ruhî boşluktan da kaynaklanır. Zira Kadın ya da erkek fark etmeksizin bireyin kendini sürekli beğendirme, takdir edilme veya “görünür olma” çabası; içsel boşluğu ve toplumsal yozlaşmayı beslemektedir.

Bir ahlakî bilinç olarak örtüyü ele alan Kur’ân ve Sünnet, sadece kadınları değil erkekleri de bu anlamda sorumlu tutmaktadır. “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.” (Nur, 30) gibi âyetler, bunu emretmektedir. Erkekleri kendilerine ve çevrelerine bu anlamda saygılı ve iffetli davranmaya çağıran Kur’ân, bir sonraki âyette kadınlara da ayrıca “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.” (Nur, 24/31) şeklinde hitap etmektedir.

Bu âyetler çerçevesinde hem erkek hem kadın için bakış, davranış, duruş ve giyim konularında bir ölçü ortaya koyan İslâm’da amaç sadece bedeni örtmek değil, bakışları, niyetleri ve niyetin dışa vurumlarını da kontrol altına alarak iffetli ve güvenilir bir toplum oluşturmaktır.

Konuya haya üzerinden vurgu yapan Peygamberimiz (s.a.v.) de “Haya imandandır.” (Buharî, İman, 16) buyurmuş ve kadınların dışarıya çıktıklarında dikkat çekici süs ve kokularla kendilerini teşhir etmelerini yasaklamış, erkeklerin de ölçüsüz bakışlardan sakınmalarını emretmiştir. Kısaca toplumda bireyin önce kendisine (bedenine) sonra da çevresine karşı saygılı olmasını, giyim ve davranışlarına dikkat etmesini istemiştir.

Dolayısıyla sünnetin bize öğrettiği örtünme anlayışı; sadece fiziksel bedenin örtülmesi değil, aynı zamanda kişinin kendisini “mahremiyet sınırları içinde” tutmasıdır. Bu hem beden hem de kalp ve zihni kapsar. Bu anlamda sadece dış bedeni örtüp, ahlaksızlık peşinde koşmak doğru olmadığı gibi, benim kalbim temiz, ben dürüstüm deyip açık giyinmek ve vücudu teşhir etmek de doğru değildir. Örtü, hem zâhiren hem de kalben Allah rızası için onun emrine uygun olmalıdır.

Kısaca Modern dünyada “özgürlük” adı altında dayatılan teşhir kültürüne karşı, Kur’an ve sünnetin öğrettiği örtü bilinci, insanın fıtratına uygun bir korunma ve saygınlık vesilesidir. Örtünmek bir teslimiyet değil, kulluğun onurlu bir ifadesidir. Buna karşılık teşhir, en başta kişinin kendi bedenine sonra da içinde yaşadığı topluma karşı saygısızlık ifade eder.