GÜNDEM

'Arendt yaşasaydı, Türkiye’deki feministlerin yüzüne tükürürdü'

Sosyolog Adem Palabıyık, Filistin-İsrail savaşında katledilen kadın ve çocuklara karşı Türkiye’deki feministlerin sessiz kalmasına tepki gösterdi.

"Ne Arendt, ne de Bavouior ne de Butler’in bu tür hatalara düştüğünü görmedik. Çünkü onlar, kadın mücadelelerinin dini ve ırk kökenli bir ayrımını yapmadılar. Elbette Arendt’te bazı Yahudi imaları görebiliriz ama Eichman davasındaki tavrı ortadaydı. Emile Zola ile birlikte Eichman’ı savunurken bir taraftan da İsrail’in nefretini kazandı. Bizde ise feminist geçinen kesimler bana kalırsa hiçbir teorisyeni anlamamış. Bir yaban anlayışla toplumu analiz etmeye çalışıyorlar. Ülkemizdeki feministler yerellikten kurtulamadı. Uluslararasılaşamadı ve küresel bir sisteme entegre olamadı. Batı normlarına dair söyleyecek sözleri de bir teori olarak ortaya koyamadılar ve yıllardır batının samanlığından beslenen varlıklar olarak düşüncelerini oluşturmaya çalıştılar. Ülkemizde feminizm çalışmalarının merkezinde hiçbir zaman insanlığın onuruna yakışan tercihler olmadı ve feminizm, LGBT gölgesi altında ilerlemeye başladı. Kadın haklarına dair vurgular ile ortaya çıkan feminizm, ülkemizde yaş pastaya döndü, her gelen bir ısırık alarak, tadına baktıktan sonra umursamadı. Feminist kesimlerin bir özelliği de ülkemizde devlet bekasına yönelik olumsuz tavır takınmasıdır. Bazı ideolojik grupların etkisi altında kalmayı tercih ettikleri veya bu gruplardan nemalandıkları için kendilerinin inşa ettiği profile uyan olgulara destek verdiler, başka olgular onlar için sadece öteki veya yabancıydı. Özellikle HDP’nin Kürt kadınları üzerinde sahneye koymaya çalıştığı sahtekar politikalara destek verdiler. Hatta bunlardan birisi şerefli Türk ordusuna iftira atmaya kadar ileri gitti. Bunlar, Ortadoğu’daki kıyıma ses çıkarmadılar. Bunun önemli ispatlarından biri de Suriye’de yaşananlara sessiz kalmalarıdır. Halep’te öldürülen kadınları sadece rakam olarak algıladılar. Pakistan ve Afganistan’daki kadınlara dair tek söz söylemediler. Uygur Türkleri onlar için hiçbir şey ifade etmedi, kendi soydaşlarımıza dair hiçbir açıklama yapmadılar. Çünkü onlar da Müslüman kadınlardı ve ülkemizdeki feministler için Müslüman kadınlar, kadın olarak hiçbir zaman nitelendirilmedi. İstanbul sözleşmesini savunmak için sokakları terk etmeyen ve Gezi olaylarında çadırlar kuran kadınlar, Müslüman kadınların geleceğine dair evlerinden dahi dışarı çıkmadılar. Hatta, İsrail destekçisi Starbucks kahvelerini büyük bir keyifle içtiler. Bu sebepten ülkemizdeki feministlerin tavırlarını iyi anlamak, analiz etmek ve Batı ile başlayan ama batıdan ayrılarak ucube düşünce biçimine dönüşen ideolojilerinin kirliliğini ortaya çıkarmak bizim görevimizdir".