Allah’ın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri dildir. İnsan, diliyle düşünür, konuşur, anlatır ve anlaşır. Dil, insanın hem dünyasını hem âhiretini şekillendiren bir nimettir. Ancak yanlış kullanıldığında, insanı hem dünyada hem de âhirette felakete sürükleyebilir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb 31). Bu hadis bize gösteriyor ki dil, hem kurtuluşun hem de felaketin anahtarıdır. İşte bu yüzden mümin, dilini terbiye etmeli, onu kötülüğe değil hayra yönlendirmelidir.
Aşağıda, İmam Gazzâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde sıraladığı dilin on dokuz afetini günümüz insanına hitap eden bir bakışla ele alalım:
İnsanı ilgilendirmeyen konularla meşgul olmak zaman israfıdır. “Kişinin iyi bir Müslüman olmasının alâmeti, kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir.” (Tirmizî, Zühd, 11).
Kişi, meramını kısa ve öz anlatmalıdır. Gereksiz kelimeler, hikmetin düşmanıdır. Az sözle çok anlam taşımak, bilgelik alametidir.
İçki meclisleri, günah ortamları veya haramları anlatmak dilin afetlerindendir. Salman-ı Fârisî (r.a.) der ki: “Kıyamet günü insanların günahlarının çoğu, günah olan şeyleri konuşmaktan olacaktır.”
Gereksiz tartışmalar kalpleri kırar. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim haklı olduğu hâlde tartışmayı terk ederse, onun için cennetin en yüksek kısmında bir ev yapılır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 7).
Bildiği hâlde gerçeği inkâr etmek, inatla kendi görüşünde ısrarcı olmak nefsin tuzağıdır. Böyle bir dil, fitne üretir.
Zoraki secî kurmak, yapay kelimelerle süslenmiş konuşmalar samimiyetten uzaktır. Gerçek fesahat doğallıktan gelir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mümin; çok ayıplayan, lanet eden, çirkin söz söyleyen ve edebe aykırı konuşan kimse değildir.” (Tirmizî, Birr 48)
Sürekli lanet okumak dili karartır. Ancak Allah’ın lanetini hak eden zalimlere lanet etmek caizdir. Fakat dil, lanetle değil dua ile süslenmelidir.
İçinde küfür, müstehcenlik ve günah unsurları olan şiir ve şarkılar söylemek haramdır. Fakat güzel, ibretli, hikmetli sözler helaldir.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kişi bazen bir söz söyler, arkadaşlarını güldürür; fakat o söz sebebiyle Süreyya kadar derinlere düşer.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 5/331). Bu anlamda şaklabanlık yapmak doğru değildir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; belki de onlar kendilerinden daha iyidirler.” (Hucurât 49/11)
Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse (sana) bir söz söyler de sonra (sağa sola) bakınırsa, bu söz emanettir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 84).Alınan sır emanettir, emanate ihanet münafıklık alametidir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.” (Mâide 5/1)
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Yalandan sakının! Çünkü yalan günahkârlarla beraberdir; onlar da ateştedir.” (Tirmizî, Birr 46).
Kur’ân şöyle uyarmıştır: “Birbirinizin gıybetini yapmayın. Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât 49/12).
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah katında en çok buğzedileniniz, söz taşıyanlardır.” (Buhârî)
“İnsanların en şerlisi, iki yüzlü olandır; bir topluluğa bir yüzle, diğerine başka bir yüzle gider.” (Buhârî, Edeb 52) hadisi bunu belirtir.
Makam veya menfaat için yapılan aşırı övgü bir başka tür yalandır. Övgüde yalan gizlidir, aşırılıksa kişiyi küçültür. Kısaca yağcılık doğru değildir.
Dinî meselelerde hüküm verme yetkisi ehil olanlara aittir. Bilmediği konuda konuşmak, insanı hataya ve vebale sürükler. Dini konularda hüküm verme yetkisi müctehidlere aittir.
Kısaca; İmam Gazzâlî şöyle der: “İnsanın selameti susmakta, felaketi çok konuşmaktadır.”
Dilimizi korumak, kalbimizi korumaktır. Her söz amel defterimize yazılır. O hâlde konuşmadan önce düşünelim: Bu söz bizi Allah’a yaklaştırıyor mu, uzaklaştırıyor mu?
Saygı ve dua ile…