Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Filistin meselesinde, Gazze meselesinde artık sözün bittiği yerdeyiz. Yani insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız. Bütün dışişleri bakanları bunun farkındalar. Artık diplomasinin araçlarını kullanarak geleceğimiz noktanın sonuna ulaşmış durumdayız. Artık bundan sonra daha farklı aksiyonların, tedbirlerin alınması, uluslararası toplumun, sistemin demiyorum, toplumun daha fazla bir reaksiyon göstermesi gerekiyor” dedi.
Gazze Şeridi’nde artık diplomasinin bir çözüm olmaktan çıktığını vurgulayan Fidan, “Artık sözün bittiği yerdeyiz. Filistin meselesinde, Gazze meselesinde. Yani insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız. Bütün dışişleri bakanları bunun farkındalar. Artık diplomasinin araçlarını kullanarak geleceğimiz noktanın sonuna ulaşmış durumdayız. Artık bundan sonra daha farklı aksiyonların, tedbirlerin alınması, uluslararası toplumun, sistemin demiyorum, toplumun daha fazla bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. Çünkü sistem burada tamamıyla iflas etmiş durumda, konu Filistin olunca, konu Gazze olunca. Şüphesiz Gazze meselesindeki acıyı durdurmanın en kestirme yolu şu aşamada, devam eden müzakere süreçlerinden bir netice çıkması. Fakat burada da iyimser olmak istemekle beraber baktığınız zaman Netanyahu’nun mevcut politikalarına aslında herhangi bir anlaşmayla hiçbir ilgisi olmadığını görüyoruz. Tamamıyla zaman kazanma ve askeri gündemini, politikalarını ilerletme üzerine kurulu bir strateji var. İslam dünyasının zaten büyük bir çoğunluğunun İsrail’le ilişkisi yok. Tanımıyorlar. Ticareti zaten 1-2 ülke dışında kimsenin yok. Böyle bir denklemde buradan çıkan sesin bizim için, bizim toplumlarımız için, İslam toplumları için çok büyük bir anlamı varken aslında pratikte etki oluşturmada biraz yetersiz kalabiliyor. Dolayısıyla İsrail’i daha çok ticari olarak, siyasi olarak, askeri olarak destekleyen ülkelerin bu noktada aslında İsrail’e tavır koyması pratikte İsrail’e daha büyük bir fren olacak bir mekanizma. Dolayısıyla İsrail’i destekleyen ülkelerle olan ilişkilerini kullanarak aslında bir strateji geliştirilmesi, bunun üzerinden baskı üretilmesi meselesini gündemde tutuyoruz. Bu bizim için önemli bir strateji. Çünkü masa etrafındaki 57 ülkeden birçoğunun hem Batı’yla hem ABD’yle çok ciddi ekonomik, siyasi, güvenlik ilişkileri var. Bu ilişkilerin aslında bir noktada artık İsrail’i frenleme için kullanılması elzem. Bu noktada çeşitli fikirler var. Onları da kendi aramızda tartıştık” dedi.
Suriye’de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek, sorunlu alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye’nin sorumluluğu yüksek tabii ki. Bölge ülkeleriyle beraber el ele verip başta İsrail saldırıları karşısında ülkenin toprak bütünlüğünü korumak üzere birçok konuda işbirliği yapılması gerekiyor. İçeride de uluslararası bazı aktörlerin hedefine, amacına hizmet edecek çeşitli grupların olduğunu da biliyoruz. Bunları iyi yönetmek gerekiyor. Diğer taraftan da ülkenin çok ciddi yatırıma ihtiyacı var, kamu kapasitesinin ilerletilmesine ihtiyacı var, altyapının geliştirilmesine ihtiyacı var. Ama bunlar zaman alacak. Önemli olan bütün bunları yapabileceğimiz siyasal ortamın, güvenlik ortamının tesis edilmesi. Bazen hızlı gider, bazen yavaş gider ama gider. Ama siyasal ve güvenlik ortamı tesis edilmediği zaman burada bir tereddüt hasıl olduğu zaman, problem hasıl olduğu zaman saydığım diğer alanlarda da bir gelişme olmuyor. Dolayısıyla biz bunun çok ciddi şekilde bilincindeyiz. Bu konudaki adımları nasıl atıyoruz bölge ülkeleriyle, onu da konuştuk” dedi.
Kaynak: İHA